Öncelikle Ülkemizde yaşanan deprem felaketinde hayatlarını kaybedenlere Allah’tan Rahmet, herkese sabırlar, yaralı olan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum…                                     

Geçmişten günümüze Gülnaz Çalıkoğlu’ndan bahsetmek gerekirse; 6 Nisan 1977 Almanya doğumluyum. Klasik koç burcuyum.   Daha çok bir araştırmacıyım aslında, kendimi sonradan gözlemledim. Hayatım okul ve yoğun is hayatımın yanı sıra hep araştırmalar ile geçti. Aslında çocuk yaşlarda başladı bende bu farklılık. Okul eğitimlerim dışında hem ilim, hem de bilim üzerinde çok bilgiler edindim ve ondan dolayı zaten o gün bugündür kalemim elimden hiç düşmedi ve sanırım Allah ömür verdiği sürece daha çok şeyler yazacağım. Aslında yazarlık bir hobi daha çok, amacım güzel işler bırakmak. Sonuçta onlar kalacak değil mi? Bizler gidiciyiz önemli olan farkındalık… Bu arada yeni kitabım baskıda çok yakında sizlerle olacak. Harika bir kitap oldu. Beğeneceksiniz.

Hayata bakış açım, geleceğe yönelik yapmak istediklerim; dediğim gibi farkındalık meydana getirmek önemli benim için, bilinçli yasamak yani. Biraz kaderci insanım, yani söyle söyleyeyim;  Yaradan bize secim hakkı vermiş, akıl, irade ile seçimleri yaparız ama bunun dışında olacaklar olur belirli yaşanacakların önüne geçemeyiz, kader diye kast ettiğim bu aslında. Daha çok anı yaşarım, çok sorgulamam aslında her an hazır hissediyorum kendimi yine de attığım adımları temkinli atmaya çalışırım.  Sadece kendi çıkar doğrultusunda değil, kendimin ve bütünün hayrına olmasına dikkat ederim. Bunun için hedeflerim yaradan izin verdikçe yararlı, faydalı işler yapmak istiyorum.

Yazarlık mesleğim gereği başarılı bir Gülnaz Çalıkoğlu takip ediyorsunuz… Ayrıca  Avrupa’nın ilk Türk Mankenlik, Modellik ve Cast Ajansı’nın kurucusuyum.   Eğitim alanında, Duesseldorf Üniversitesi Sosyoloji bölümünü bitirerek, Sosyal Terapist olarak çalışmalar yaptım. Doçentlik sınavını da başararak, Doçent unvanı aldım. Gelecekte bir seçim yapmam gerekirse Yazarlık mı? Yoksa diğerleri mi? Diye aslında eğitim alırken gelişti her şey, geçmiş yıllarda güzellik yarışmasına katılma teklifi aldım ve yarışmayı kazandıktan sonra bir dönem alman ajanslarında modellik ve oyunculuk da yaptım. O dönemler Avrupa’da Türk ajansın olmadığını gözlemledim ve ajansımı öyle kurdum buda Avrupa’nın ilkini yapmış oldum.

Bu sayede genç yaşlarda para kazanmaya başladım, zaten o dönemler ihtiyacım da vardı. Sonuçta bir isçi ailenin çocuğuydum.

Tüm Eğitimlerim bitince de hayalim Akademi kurmaktı ve onu da yaşadıklarımın tecrübesi ve hayaliyle şükür olsun ki kurdum. Şimdi kendim doçent olarak kişisel eğitimlerle kendilerini bulma geliştirme kapsamında gençlere eğitim veriyorum.

Sosyal Medyadan da takip ediyorsunuz birçok sosyal sorumluluk projelerinde olmaya çalışıyorum. Ülkemi, sahiplendiğim projeleri severek yapıyorum. Bunlar genellikle vakıf çalışmaları. Ülkemiz, insanımız farklı bizim gerçekten, ne olursa olsun farklıyız biz millet olarak. Her şey var bizde (gülüyor…) Bizden çıkıyor her şey… Anlamlı projelerde hep var olmak isterim yaşadıkça ve sonuna kadar destekliyorum.

Geçtiğimiz yıllar da yaşadığımız ve bir daha yaşamama temennisiyle Pandemi süreci birçok insanı çok etkiledi… 

Bu süreç geleceğe bakış açım da, projelerim de etken bir durum yarattı Ancak inançlarım gereği her zaman bir umut bir kapısının var olduğuna inanırım ve yaşama öyle bakarım ben zaten, yapım gereği her zaman hazır ve nazir yaşarım… İnsanlar bundan ders almalıydı diye düşünüyorum alan olmuştur almayanda maalesef çok…

Sosyal medyada genellikle giyim tercihimi renk ve tarz olarak ayrıca makyaj tercihlerimde hangi renkleri tercih ediyorsunuz diye soruyorlar kısaca cevap vermiş olayım; genelde renkleri severim ancak daha çok beyazı, kırmızıyı. Bu renkler net anlatır aslında kişiyi, ben net kişiliğe sahibimdir yani kalbim masa üstündedir beyaz netliği simgeler. Kırmızı Sevgiyi temsil eder, sevgi hep olmalı hayatımda, ben yaradanın yarattığı her şeyi severim, sineği bile severim Allah yaratmış diye ve incelerim… Böyle biriyim işte. (Gülüyor…)

Makyaj yapmayı fazla sevmem, fazla yapanı da. Güzel bulmuyorum çamur gibi, güzel olduk sanıyorlar bazı kadınlarımız ama ben  güzel bulmuyorum bu benim görüşüm….

Beni takip edenler, beni örnek almak isteyen kişilerin gözünden güzel, güçlü, hırslı kadın yansıması olarak değerlendiriliyorum. Aslında hırs demeyelim de buna, hırsı çok sevmem ancak çok çalışırım, çok çalışıyorum evet öyle diyelim;  çalışkanım, çalışıp adım adım uygularım hedeflerimi, zaten gerisi bu şekilde geliyor. Hedef önemli. Hedefini bilmeyen savrulur. Ama yolu bilen yolunda ilerler.

Fit bir duruş ile altın oran bir bakış sergiliyormuşum bunu çevrem hep söyler. Çalışmak, derin düşünme, ibadet, spor. Bunlar olunca gerisi emin olun kendiliğinden geliyor. İçiniz neyse dışınız o dur. Hiç diyet takıntılarım olmadı, ama elbette sağlıklı olmak için dikkat ediyorum… Az et yiyorum haftada bir kez, ekmeği, tatlıyı hamur işlerini kararınca yiyorum. Tatlardan mahrum etmem kendimi. Sonuçta torba gibi atarsanız mideye her şeyi torba olursunuz.(Çok gülüyor…)

Çocuk ruhluyumdur. Evet, hala böyleyim. İçimdeki o masum çocuğa netliğe dokundurmadım, dokundurmam. Çocukluğumdan Ailemi özlüyorum… Annemi, Babamı… İkisi de ebedi hayata gittiler, nur içinde yatsınlar büyüklerimiz. Onlardan bana kalan en güzel miras bana iyiliği öğrettiler hep, şükürler olsun.

Bazen çok düşünüyorum bir şeyin orijinaline sahip olabilseydim, o ne olurdu diye bulamıyorum. Birde Hayatın basit zevkleri arasından asla vazgeçemeyeceğim neler olabilirdi? Bu soruda bende nötr olarak kalıyor.

Bunlar aklıma gelince bir teknem olsaydı, adını Firuze koyardım çok seviyorum…

Hayatım boyunca yaşadığım  en heyecan verici tecrübeye gelince; Maneviyat ile ilgili, bir gün öyle bir kazadan sıyrıldım ki, kamyon beni ezip geçecekti derken, benim direksiyonum döndü, ama o direksiyonu  ben döndürmemiştim… O kaza olma esnasında şunu anladım ki asla yalnız değiliz… Hep bir koruyanımız var.

Bazen arkadaşlar ile birlikte olduğumda konuşmalar arasında sorulur ya günde rahatlamaya ve kendinizi bütün streslerden arındırmaya sadece bir saatiniz var. O bir saatte ne yapardınız? Ben buna hep güler geçerim. Tuhaf gelecek belki kimilerine, ama ben stres hiç yapmam ve sevmem yapanı da sevmem. (Gülüyor…)

Stresi kendimiz yapıyoruz. Üreten biziz. Onun için yoktur böyle bir tasam. Olmuşsa bile başkasından kaynaklı ona da çözüm odaklı bakarım olmuyorsa koparır atarım… (Çok Gülüyor.)

Bunları anlatırken aklıma geldi. Bir saatçi dükkânım olsa oradaki saatlerin hepsi belli bir saatte durmuş olmasını isteseler saatleri kaç ta durdururdum. Saat 09:00 da dursunlar benim zindelik saatim, ayrıca sabah 07:00 de dursunlar ben sabahları 07:00 de kalkarım genelde, kahvemi içerim rahat rahat hazırlanırım ve saat 9 itibari bomba gibi güne hazırımdır.

Çocuk ruhum şimdi bir oyun oynamak istedi paylaşayım. “Olsam, Olsam Ne olsam?”

İstanbul’da bir semt olsam…

İstanbul’da bir semt olsam Kadıköy olurdum. Anadolu kokan sokakları, insanları, anıları. Çok zamanım geçmiştir her sahilinde…

Bir yemek olsam…

Bir yemek olsam tandır kebabı yemeği olurdum. Çünkü bayılıyorum…

Bir renk olsam…

Bir renk olsam mavi olurdum. Gökyüzü gibi bazen ulaşılmaz, bazen ne olacağı bilinmeyen, ancak güneşin ışığın da saf, temiz, duru hissi…

Bir hayvan olsam…

Bir hayvan olsam çıta olurdum. Bayılıyorum bu hayvana planlı, dakik, seri ve çok hızlı. Bir o kadar da endamlı, güzel…

Bir müzik makamı olsam…

Bir müzik makamı olsam nihavent makamı olurdum…

Bir slogan olsam.

Ben tehdit etmem yaparım olurdu…(Çok güldü)

Son olarak eklemek istediklerim var; Ben bir insanın çok yönlü olmasından yanayım. Birçok şeyi deneyimlemek isterim. Çünkü ben hayatımın da başrol oyuncusuyum ve kendi yazdığım senaryoda kendim yöneterek oynuyorum. Kurgu da montaj da bana ait. Hayattan insanlardan duygulardan besleniyorum.

Figüranlar sadece hayatımın parçasıdır ama başkahramanı değildir. Bazen seçtiğimiz insanlar yanlış çıkıyor, onlar da bize çok şey öğretiyor. Hep şükrederim. Her krizin bir fırsat olduğuna inananlardanım ve hep yaşadığım gerçek bir kapı kapandığı anda yüz kapı açılıyor önümde…

Dahada önce de belirttim hırslı değilim ama azimli biriyim. Hayatı olması da işimi ciddiye alırım, sıkı çalışırım, sıkı eğlenirim, gülerim, arkadaşları, müziği çok severim. Genelde iyimser, psikologsuz idare edebilen biriyim galiba…”

Aşk aslında hayatı komple etkileyen bir kavram. Tamamıyla hayatın dengesini bozan veya dengeleyen bir şey. Aşık olmayı düşünmüyorum dersiniz 10 dakika sonra aşık olursunuz…

Aşık olmak çok güzel sevmek, sevilmek. Ancak şiddet bu sihiri bozan en önemli etken ister fiziki olsun, ister psikolojik fark etmez kadın şiddetinin her türlüsüne karşıyım. Ve bu konuda mücadele ediyorum. Aslında bakarsınız şiddetin kime yapıldığının önemi yok kadın, erkek, çocuk. Ve en çok da güçsüz insanların şiddete uğradığını düşünüyorum.

Hayatım yoğun geçiyor. Ve elimden geldiğince en anlamlı ve dolu dolu yaşamayı tercih ediyorum. Kitap Yazarken de okurken de beni çok heyecanlandırır. Başka bir dünyada hayat bulmak gibi.

Hayatımda birisi yok. Olmaması şimdilik çok iyi çünkü hayatımda olan insan beni her anlamda iyi sembolize edip benim yükümü taşıyacak biri olmalı. Bu yüzden hem tek ben olayım hem de tek benim olsun isterim. Kolay güvenemem ve hep yakalarım. Sonra aklım hep orada kalır, iş yapamam.

Bu yüzden şu anda sadece işime odaklanıyorum. Geçmişe takılı kaldığım bir şey de yok. Süreçlerimin hepsi dolu dolu geçti herkesten bir şeyler öğrendim. Her insanın hayatımıza girmesinin bir nedeni vardır…

Ben erkeğimi her zaman sahiplenirim. Dertlerini, dert edinirim. Sorularını çözmek için kafa yorarım. Tek erkeğe bağlılıktan yanayım. Bir insana gönlünü verip, hep onu düşünüp, onunla ilgili bir şeyler kurgulayıp daha mutlu olabileceğine inanan kadınlar grubundayım ben. Biraz da kıskanç bir yapım var…

Benden bu kadar… Şunu belirtmek isterim ki; Bu anlatım tarzını sunan çok akıllıca davranmış. Böyle röportaj olarak değil de, sıralama olmadan aklıma ne geldiyse o andaki ruh halimle, keyifle, özgürce kendimi anlatabilmek, sorulara bağlı kalmamak çok harikaydı. Çok iyi geldi. Ayrıca teşekkürü hak etti… (Gülüyor)

Elbette son olarak teşekkür etmek istediklerim var; Teşekkürüm önce Allaha ve sadece Annem ve Babama;  bana iyiliği, güzellikleri öğrettiler ve çok güzel bir insan mirası bıraktılar.

Ayrıca İstStarMag dergisine, tüm emeği geçenlere, bu anlattıklarımı yazıya döktükleri ve yayınlayacakları, için çok teşekkür ediyorum.

Gerçekten çok keyif aldım… Anlatırken bazen güldüm, bazen hüzünlendim her şeyi sizlerle dürüstçe paylaştım.